LAHUT ALEMİ
"Ulûhiyet, ilâhî âlem, yüce âlem." İlâh kelimesinden, vav ve te harflerinin ilavesiyle oluşan bir kelimedir. Sû ılere göre varlık tecellisinin ilk mertebesi olan "ehadiyet âlemi"ne denir. Bu mertebede Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları zatında mevcuttur. Mutlak gayb âlemi de denen bu bilinmeyen, görünmeyen âlemde Allah Teâlâ, isim ve sıfatları mertebesine inmemiştir (Sinan Paşa, Tazarrûnâme, Nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul 1971, 314 (93 no'lu dipnot), 351(344 no'lu dipnot). Tasavvufta genel olarak bilinmeyen mânevi âleme lâhût âlemi; insanlarla ilgili madde âlemine de nâsût âlemi denir.
Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının bir tezâhürüdür ve beş mertebede meydana gelmiştir. Toptan on sekiz, parça parça on sekiz bin olan âlem, bu beş mertebe içerisindedir. Bu mertebelere hazarât-ı hamse (beş hazret, beş mertebe) denir:
1) Gayb-i mutlak (mutlak gizlilik) mertebesi. Bu mertebede ne isim, ne resim ve ne de sıfatlanan vardır. Bu mertebede şehâdet âlemi asla yoktur. Bu mertebede Allah tam kemâl halindedir, henüz isim ve sıfatlar dairesine inmemiştir. Bu mertebeye lâhut âlemi, lâ teayyün âlemi, itlâk âlemi, mutlak amâ, mutlak vücûd, Ümmül-Kitâb vb. isimler de verilir.
2) Ceberût âlemi. Ümmül-Kitâb mertebesinde toplu olan varlık, bu makamda açılarak detaylanmıştır. Bu mertebeye ilk teayyün, ilk tecelli, akl-i evvel, ilk cevher, hakikat-i Muhammediyye, gayb-i muzâf vb. isimler de verilir.
3) Melekût âlemi. Bu âlem, şehâdet âlemine yakın gayb-ı muzâf âlemidir. Buna; misâl âlemi, vâhidiyyet, ikinci teayyün, hayal âlemi, emir âlemi, Sidretül-Müntehâ vb. isimler de verilir.
4) Mutlak şuhûd mertebesi. Buna şehâdet âlemi, mülk âlemi, nâsût âlemi, his âlemi, unsurlar âlemi, yıldızlar âlemi vb. de denir.
Bu dört âlem, dört deniz gibidir. Birinci denizin (mutlak gayb, lâhût âleminin) dalgalanmasından ceberût âlemi meydana gelmiştir. Ceberût âleminin dalgalanmasından melekût âlemi; melekût denizinin dalgalanmasından mülk âlemi meydana gelmiştir. Dalgalanmaktan maksat, zâtî arzu ve iktizâdır. Bunların hepsi bir anda olmuştur.
5) İnsan-ı kâmil mertebesi. İnsan-ı kâmil bu âlemlerin özetidir. Kâinat, Allah'ın isim ve sıfatlarının yekünü olduğu gibi insan da kâinâtın küçük bir örneği olarak Allah'ın isim ve sıfatlarının yekünüdür (Ahmed Avni Konuk, Fusüsul-Hikem Tercümesi ve Şerhi, Nşr M. Tahralı, S. Eraydın, İstanbul 1989, II, 27 vd.;181 vd.; 221; Süleyman Ateş, İşarî Tefsir Okulu, Ankara 1974, 262-263; İslâm Tasavvufu, Ankara, t.y., 102-104; İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, Ankara 1981, 316-317; Erzurumlu İbrahim Hakkı, Mârifetnâme, İstanbul 1980, 27-28